İstanbul, tarih boyunca birçok kültürel mirasa ev sahipliği yapmış ancak günümüzde bu mirasın korunması ve değerinin anlaşılması giderek zorlaşıyor. Belki de şimdi, geçmişi hatırlamak ve geleceğe dair dersler çıkarmak için bu kayıpları hatırlamak ve onlara sahip çıkma zamanı. Artık sinemalar gibi bu kayıpları hatırlamak ve şehrin kültürel hafızasını canlı tutmak hepimizin sorumluluğu oldu. Haydi, gelin kültür ve sanat yaşamının bir parçası olan anılarımızı taşıyan bazı değerli sinema salonlarımızdan bahsedelim.
İstanbul’un eski sinemaları
37 yıllık tarihi boyunca İstanbul’daki birçok sinema salonu İstanbul Film Festivali’nin izleyicisini konuk etti, onları dünyanın dört bir yanından filmlerle buluşturdu. Şimdi ise kısa bir süre önce koltuklarında oturmamıza rağmen şu an sadece festivalin değil, İstanbul kültür ve sanat yaşamının da bir parçası olan anılarımızı taşıyan salonlardan bahsedelim.
Atlas Sineması
Atlas Sineması, Beyoğlu’nda tarihi bir yapı olan ve 1948 yılında inşa edilen bir sinema salonudur. Binanın tarihi, 1870’lerde Ermeni iş insanı Agop Köçeyan tarafından kışlık ev olarak yapıldığı zamanlara dayanır. Daha sonra bir gazino ve eğlence mekanı olarak kullanılan bu bina, 1948’de Atlas Sineması olarak hizmete açıldı ve Beyoğlu’nun en büyük sinemalarından biri haline geldi. Sinema, zamanla kültür ve eğlence merkezi haline gelerek Küçük Sahne ve Kulis Bar gibi ek mekanlarla zenginleşti.
1970’li yıllarda Atlas Sineması’nın yapısal değişiklikler geçirdiği ve sonrasında 1992’de Kültür ve Turizm Bakanlığına tahsis edildiği belirtiliyor. 1993 yılında restore edildikten sonra Türker İnanoğlu ve İrfan Atasoy tarafından işletilmeye devam etti. Ancak 2008 yılında ticari sebeplerden dolayı kapanan sinema, 2012’de yeniden tek salonlu olarak açıldı.
Son olarak 2019-2021 yılları arasında gerçekleştirilen bir restorasyonla binanın İstanbul Sinema Müzesi olarak kullanılan bölümü restore edildi ve sinema salonu tek büyük salon haline getirildi. Bu restorasyonun ardından Atlas Sineması, film festivalleri, galalar, film gösterimleri, sahne sanatları performansları ve konserler için kullanılır oldu.
Cine Majestic
Cine Majestic, İstanbul’un Beyoğlu ilçesinde yer alan tarihi bir yapıdır. İlk olarak 1922 yılında inşa edilmiştir ve o dönemde Art Deco tarzında tasarlanmıştır. Sinema salonu olarak kullanıldığı dönemde, İstiklal Caddesi üzerinde önemli bir kültür ve eğlence merkezi olarak hizmet vermiştir.
Cine Majestic, zamanla İstanbul’un sinema tarihinde önemli bir yer edinmiş ve birçok yerli ve yabancı filmi İstanbullularla buluşturmuştur. Özellikle 20. yüzyılın ilk yarısında ve sonrasında popülerliği ve önemi artmıştır.
Ancak zamanla değişen sinema endüstrisi ve İstiklal Caddesi’nin ticari dinamikleri sebebiyle, Cine Majestic de kapanmış veya farklı bir işlevle kullanılmış olabilir. Günümüzde Cine Majestic’in durumu hakkında net bir bilgiye ulaşmak zor olabilir, çünkü İstanbul’daki tarihi yapılar gibi bu tür eserlerin korunması ve işlevsel kalması konusunda sürekli değişen koşullar söz konusu.
Emek Sineması
Maalesef, Emek Sineması’nın trajik hikayesini biliyoruz. Ancak isterseniz 1930’lara geri dönüp o ihtişamlı sinema yıllarına bir göz atalım. 1924’te Melek Sineması olarak açılan Emek Sineması, ünlü mimar Alexandre Vallaury’nin imzasını taşıyan Cercle d’Orient (Serkildoryan) binasının içinde yer alıyordu. Girişi Yeşilçam Sokak’taydı ve İstanbul’un en büyük en önemli ve en görkemli sinema salonlarından biriydi.
1930’ların sonunda, binanın Emekli Sandığı’na ait olması nedeniyle Emek Sineması adını aldı. 20. yüzyıl boyunca İstanbul’daki en iyi ses sistemine sahip salon olarak ün kazandı. Birçok ünlü filmin galasına ev sahipliği yapmasının yanı sıra, İstanbul Film Festivali’nin ana salonu ve Film Ekimi’nin tek salonu olarak da önemli bir role sahipti.
Uzun yıllar Akgün Film tarafından işletilen Emek Sineması, sinemanın zor zamanlarında bile bir aile işletmesi olarak kalmayı başardı. Ancak tüm tartışmalara, protestolara ve mahkeme kararlarına rağmen, maalesef gözlerimizin önünde yıkıldı. Gezi Parkı protestolarının birkaç hafta öncesinde, İstanbul Film Festivali sırasında düzenlenen Emek Sineması yürüyüşü, umutları biraz yeşertmiş olsa da sinema bir başka baharda, yine bir festival zamanında yıkıldı.
Bugün Serkildoryan Binası’nın yerine yapılan AVM’nin en üst katında, Emek Sineması’nın adını taşıyan ancak orijinaline kıyasla çirkin ve minyatür bir kopyası bulunuyor.
Beyoğlu Sineması
İstanbul’un tarihi Halep Pasajı’nda, 1989 yılında perdesini aralayan Beyoğlu Sineması, Şahin Kaygun’un “Dolunay” filmi ile seyircilere unutulmaz bir deneyim yaşattı. Beyoğlu Sineması, sinema tutkunlarının buluşma noktasıydı. O dönemde salon, sadece bir film izleme mekanı değil, aynı zamanda sosyal etkileşimin ve kültürel paylaşımın bir merkezi haline gelmişti. Sinemaseverler, kafelerde film sohbetleri yapar, film gösterimleri öncesinde heyecanla sıraya girer ve perde açıldığında bir araya gelmenin mutluluğunu yaşarlardı.
Beyoğlu Sineması, o yıllarda gösterime giren unutulmaz Türk ve dünya sinema eserleriyle izleyicilerini büyülerdi. Filmlerin ardından salonun içinde yankılanan tartışmalar, eleştiriler ve alkışlar, bu mekanı sadece bir sinema salonu olmanın ötesine taşırdı. O dönemde Beyoğlu Sineması, bir sanat buluşmasının ve kültürel bir ritüelin merkeziydi.
Yeniden doğuş ve kültürel koruma
Beyoğlu Sineması’nın hikayesi, sadece parlak bir geçmişle değil, aynı zamanda yeniden doğuş ve kültürel koruma ile de özdeşleşiyor. Mimar Campanaki’nin elinden çıkma, 1904 yangınından sonra dönüşen tarihi bina, zamanla mücadele etti. AVM’lerdeki sinema zincirlerinin yükselişi, bağımsız sinema salonlarını zor durumda bıraktı. Ancak Beyoğlu Sineması, kapanma eşiğine gelmesine rağmen sanatçılar, yazarlar ve sinemaseverlerin bir araya gelerek başlattığı kampanya sayesinde hayatta kaldı.
Kültürel mekanların kapitalizme direnişi
Beyoğlu Sineması’nın kurtuluş hikayesi kolay olmadı. İlk kurtuluş, sosyal medya üzerinden başlatılan bir kampanya ile geldi. Ancak işletme değişiklikleri ve maddi sıkıntılar, sinemayı tekrar karanlık günlerine sürükledi. Sonunda İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin devreye girmesiyle Beyoğlu Sineması, ikinci bir şansa kavuştu. Restorasyon ve açılış, sadece mimari bir yenilenme değil, aynı zamanda şehrin sinematik mirasını koruma ve besleme taahhüdünün bir kanıtıydı.
Türkan Şoray ile açılış
Beyoğlu Sineması’nın ekonomik sıkıntılar nedeniyle kapanan kapıları geçtiğimiz yıl ekim ayında, Türk sinemasının sultanı Türkan Şoray’ın katılımıyla gerçekleşen görkemli bir açılış töreniyle sinemaseverlerle yeniden buluştu.
Feriye Sineması
Feriye Sarayı’nın bir parçası olan Feriye Karakolu binasında bulunan Feriye Sineması, tarihi ve kültürel öneme sahip bir mekandı. Bu kompleks, Dolmabahçe ve Çırağan gibi Boğaz hattındaki Osmanlı saraylarının bir uzantısı olarak kabul edilir; “feriye” kelimesi de “uzantı” veya “ikincil” anlamına gelir.
1995 yılında Kabataş Eğitim Vakfı tarafından restore edilen Feriye Karakolu içinde bulunan Feriye Sineması, Feriye Lokantası ile birlikte kapılarını açmıştı. Ancak 2008 yılında, tarihi binanın restorasyonu gereği perde sayısının artırılamaması nedeniyle sinema kapanmıştı. Dört yıl sonra 2012’de, Umut Sanat tarafından satın alınarak yeniden açılan Feriye Sineması, tek perdeyle faaliyet göstermeye başlamış ve özel etkinlikler, özellikle İstanbul Film Festivali gibi organizasyonlar için kullanılmıştı.
Yenilenen salon, kaliteli ses ve görüntü sistemleriyle, nostaljik bir atmosfer sunan koltukları, yüksek tavanı ve balkonuyla dikkat çekiyordu. Ancak 2016 yılında tamamen kapanan Feriye Sineması artık Feriye Lokantası’nın içinde bulunduğu Feriye Palace işletmesinin bir parçası olarak hizmet vermektedir.