Yazar ve araştırmacı Timurtaş Onan’ın kaleme aldığı ve kendi fotoğraflarıyla zenginleştirdiği “İstanbul’un Hanları” kitabı, kentin tarihi ve kültürel zenginliğini gözler önüne seriyor.
Napolyon’a ait olan, “Dünya bir ülke olsaydı başkenti İstanbul olurdu.” sözü, kentin derin köklerini vurguluyor. İstanbul, köprüleri, hanları ve çeşmeleriyle adeta bir kültür hazinesi konumunda. Son yirmi yılda kentsel dönüşümle ilgili projeleriyle tanınan Timurtaş Onan, şehrin tarihi yarımadasındaki hanlar ve sakinleri üzerine bu kitabı yazdı.
İstanbul’a duyduğu tutku
Timurtaş Onan, sosyal medyada paylaştığı sözlerinde İstanbul’a olan tutkusunu dile getirerek, “Sokaklarda bir müzik sesi, bir film sahnesi ya da bir romanın satırları kulağıma geliyor. Fotoğraflarımdaki kişileri bazen roman karakterleriyle özdeşleştiririm.” diyor. Onan, tarihi yarım adadaki hanlara sıkça yol alarak burada geliştirdiği dostluklar sayesinde bu yerlerin bir parçası haline gelmiş.
Zamana direnen yapılar
Zamana karşı direnen ve darbe yemiş olan bu hanlarda, ışık ve gölgelerin dans ettiği anları yakalayan Onan, bu süreçte zengin görüntüler elde etti. “İstanbul’un Hanları” kitabı, siyah beyaz 308 fotoğrafla dolu bir antoloji olarak okuyucularla buluşuyor.
Güçlü imgelerle İstanbul’un sesi
Zamansızlık hissi uyandıran ve anları saf haliyle yakalayan Onan, siyah beyazı tercih ederek güçlü imgelerle hafızamıza kazınmayı başarıyor. Kitap, Kapalıçarşı çevresinden başlayarak Mercan, Çakmakçılar Yokuşu, Mahmutpaşa ve Haliç’in Karaköy tarafına kadar uzanan hanları içeriyor.
Ticaret hanları ve tarihi işlevleri
Anadolu’daki kervansarayların şehirli versiyonu olan ticaret hanları, başlangıçta değerli malların korunması için kullanıldı. Zamanla, 15. yüzyıldan itibaren, altın ve gümüş ustaları gibi önemli zanaatkarların da bulunduğu bir ekosistem oluşturdu. Onan’ın fotoğrafladığı hanlar arasında Büyük Valide Han, Abud Efendi Han ve Yaldızlı Han gibi önemli yapılar yer alıyor.